Başlangıç ve Son

Yayınlama: 11.06.2024
Düzenleme: 11.06.2024 22:37
A+
A-
Konya Büyüksehir Belediyesi Şehir Tiyatrosu,Yazar- Dramaturg

Akşam ezanı okununca değil uykumuz gelince evlere gittiğimiz güzel günlerdi. Herkesin herkesi gerçekten tanıdığı, kusurunu değil olumlu yanlarını aradığı, gülümsemenin suç olmadığı, ayıbın henüz ortadan kalkmadığı, masalsı günlerdi. Tabi ki içinde olduğumuzdan kıymet bilmedik. Ama dönüp baktığımızda geçmişe, ne denli kutsal ve huzurlu olduğunu anlıyoruz.

Şimdiyi yaşaması gereken insan, hep geçmiş ve gelecek arasında kalır. Olan zamanına olur ve çoğunlukla da, yaşamadan ya da yaşadığını sanarak ölür. Tolstoy’un şu güzel sözün zaten anlatmak istediğimi net bir şekilde anlatıyor. “Ne geçmiş var ne de gelecek… Bir tek şimdi var.”

Evet, gerçekten güzel günlerdi. Korkmadan çocukları öpebiliyor, elinden tutup parkta oynatabiliyorduk. Çekirdek çıtlayarak gece yarısına kadar koyu sohbetler edebiliyorduk. Bir yerde bir cenaze olsa, nişan düğün ertelenirdi. Yas süresi boyunca müzik dinlenmezdi. Yok mu çay lahmacun denmezdi. Yemek götürülürdü o eve. Yası paylaşılırdı. Yanında yakınında olunurdu sürekli. Mutsuzsan mutsuzdun. Sürekli mutluymuş numarası yapmazdın. Bir tek fotoğraf albümü vardı ve onun içinde de gerçekten olması gerekenler olurdu. Fazla olan her şeyden uzak durulurdu. Doksanların ortasında bir şey oldu. Bu yozlaşmanın kaçınılmaz başlangıcıydı. Türkiye; özeleştirme, serbest ekonomi diye iki tehlikeli unsurla tanıştı. Kolay yoldan zengin olmanın yolu aralanmıştı bir kere. Artık geriye dönüş yoktu. Tertemiz halk usulca kirlenmeye başladı. Rüşvet, adam kayırma, benim memurum işini bilir geleneği, dört bir yandan sarmaya başladı memleketi. O sıra bütün gücümüzle Eurovision izliyorduk, bu yüzden bir şey yapamadım olup bitenlere. Aslında ülke kutuplaşmak için deneniyordu. Ne yazık ki henüz kimse farkında değildi. Türban meselesi, Kürt sorunu, Etnik köken sorunsalları vs… Hepsi ile deneniyorduk, hangi konuda nasıl tepki vereceğimiz ölçülüyordu.

O günlerden bu günlere geldik. Şu an, denenmelerin sonuna geldik. Artık önümüzde iki yol var. Ya sarılacağız sımsıkı birbirimize, ya da sessiz sedasız yok olup gideceğiz. Tarih, asla yok olmam denilen ülkelerle dolu. 

Bir Yorum Yazın

Ziyaretçi Yorumları - 0 Yorum

Henüz yorum yapılmamış.