Bilmediğim bir şey yok

Yayınlama: 06.06.2024
A+
A-
Konya Büyüksehir Belediyesi Şehir Tiyatrosu,Yazar- Dramaturg

Kimse hiçbir şey bilmiyor. Üstelik bu bile kesin değil.

PYRRHON 

“Bilmemek” ya da “bilmiyorum” kelimesi, bilmeden yok oldu dünyamızda. Ve ne yazık ki henüz farkında bile değil. Herkes her şeyi biliyor. Herkesin her konu hakkında bildikleri, değerlendirmeleri, anlatacakları var. Hal böyle olunca da inanılmaz bir bilgi kirliliği, kaçınılmaz bir son teşkil ediyor. Bilmek ve bilmemek varsayımları hakkında size, çok güzide şu örneği verebilirim. Türkiye’de bir araştırmaya göre, okuyucudan çok yazar var. Bir başka araştırmaya göre de, en popüler meslekler sıralamasında yazarlık ikinci sırada yer alıyor. Birincisi ise uçak mühendisliği…

Okumayan birisinden ne beklenir? Ne kadar verimli olur yazdıkları? Anlatacakları ne kadar doğru olabilir? Ya da olur mu?

Günümüzde yapay zekâ saçmalığının ayyuka çıkmasıyla birlikte, artık yazmak daha da kolaylaştı. Kolaycılığın bu denli arttığı bir yer kürede, bu sonucun oluşması kaçınılmaz bir sondu ve oldu. Lakin unuttukları çok mühim bir mesele var. Yazma eyleminin sadece yüzde otuzu teknik bilgiden oluşur. Geriye kalan yüzde yetmişlik kısımsa bilgi birikim, varoluşundan gelen yetenek ve donanımla oluşur. Okumayan, araştırmayan, meraklı olmayan, gözlem yeteneğini geliştirmeyen, diline hâkim olmayan bir birey, en iyi yapay zekâyı kullansa bile, bir yerde mutlaka hata yapacaktır. Tabi burada gizli bir güç devreye giriyor. Onun adı da ekonomik güçtür. Baktın olmuyor, iyi bir editör bulursun, verirsin ona yazmaya çalıştıklarını, o da cansiperane bir şekilde, olması gerektiği gibi yapmaya çalışır yazdıklarını. Hayal ettiğin gibi olur mu, onu bilemem. Zaten amaç bu değil. Amaç; her konuda bilgili olduğunu ve her şeyi yapabileceğini kanıtlamak. Örneğin küçücük bir tekstil fabrikasında, iş başvurularında yüksek lisans eğitimi şartı aranıyorsa, “daha fazlası” geleneğinin son evresine gelmiş durumda olduğumuzu gösterir. Çünkü işçi çok, iş az olunca istekler de artıyor. Neyse konumuz bu değil.

Bilmeyen kimsenin olmaması beraberinde kibirli, dediğim dedik, katı ve inatçı insanları türemesine neden olur. Bu durum kutuplaşmayı, yanlış bile olsa fikirlerin içselleştirilmesini doğurur. İçselleşen düşünceler ve fikirler, münazara ve tartışma geleneğini ortadan kaldırır. Örneğin son yirmi yıldır hiçbir siyasetçi, karşıt bir görüşle tartışmıyor. Çünkü artık birbirlerini ikna etme şansları yok. Amaçsız bir tartışmanın içinde zaman kaybı olacak söyleyecekleri. Herkes bunun farkında ama bir şey yapma derdinde değil.  Peki, bu durum nereye kadar gider ve sonunda ne olur? Olacak olan ne yazık ki şudur. Fikirler içselleşince, kavga geleneği giderek sertleşir. Hatta bir yerden sonra düşmanlık hâkim olur. Düşmanlığın sonu ise uçurumdur. Uçurumun sonuysa yok olmaktır.

Bir Yorum Yazın

Ziyaretçi Yorumları - 0 Yorum

Henüz yorum yapılmamış.