Gece Yazıtları (3)

Yayınlama: 19.06.2024
A+
A-
Konya Büyüksehir Belediyesi Şehir Tiyatrosu,Yazar- Dramaturg

Gece üçü geçiyordu. İki yakın arkadaş, gecenin sessizliğinde şarap eşliğinde, gecenin hüzünlü, sessiz şarkısını dinliyordu. İçlerinden birisi pencereden ıslak kaldırımlara bakıyor, içinden güzel günlerini yâd ediyordu. Diğeri ise; koltuğa oturmuş, titrek mumun gölgesini seyrediyor, anlamaya çalışıyordu, içinde büyüyen boşluğu. Ne yapsa ne etse olmuyordu sanki. Sanki koskoca dünya üzerine geliyor, onu ezmeye çalışıyordu. Bu düşüncelerle kendinden geçerken, diğeri sessizliği bozdu. Arkadaşını yanına çağırdı. Ve eşsiz bir sohbet gerçekleşti aralarında.

Şurada çöp toplayan çocuğu görüyor musun?

Evet.

Sence kaç yaşındadır?

Bilmem. Ancak; on beş ya var, ya da yok.

On beş yaşında bir çocuk, gecenin üçünde çöplükleri dolaşıyor tek tek.

Yani?

Sence onun istediği hayat bu muydu?

Onun istediği hayatı mı tartışacağız durduk yere?

Doğru. Kimseyi görmüyoruz, görmek istemiyoruz. Bütün insanlık renk körü olmuş. Gerçeği hep başka şekillerde, renklerde görür olduk. Ama bu gerçek değil ki.

Ne demeye çalışıyorsun?

Onun hiç hayalleri yok mu? İster miydi böylesi iğrenç bir hayatı? Akşamları gidebileceği sıcacık bir evi olsun istemez miydi? Güzel bir kız arkadaşının olmasını istemez miydi? Onun elini tutmak, yanında mum ışığında ona şarkılar söylemek… Şanlıysa sığınabileceği bir evi vardır. Derme çatma, pislik içinde. Yine şanslıysa aynı onun kadar yoksul ve şansız bir kızla evlendirirler onu. Hayatı boyunca yaşamı, tanrıyı sorgulayacak. Yoksulluğu övenlerin, muhteşem hayatlarına imrenecek. Ve şanslıysa, eceliyle ölecek.

Seni gerçekten anlamıyorum. Sistemin kustuğu, tükürdüğü, oyunun dışına attığı bir çocuk o. Suçlu kim? Biz miyiz? Biz ne yaptık ki ona? Ya da bizim yapabileceğimiz ne? Hadi diyelim çıktık dışarı, çocuğu aldık yanımıza. Para verdik, imkân verdik. Yeni bir hayat sunduk ona. Peki, sonra? Onun gibi yüzbinlerce çocuk var. Onlar ne olacak? Kurtarmakla sorun çözülür mü?

Kurtaramıyoruz diye konuşmamak mı gerek? Zaten sorunun özü de bu.

Ne?

Konuşmuyoruz. Derin bir sessizlik içindeyiz. Binlerce yıldır kıyameti bekliyor insanlar. Ha koptu ha kopacak… Asıl kıyamet bu dostum. Sessizlik… Sorunu dillendirmezsen, sorunu yok sayarsın. Ve ne yazık ki sorunun bir parçası da sen olursun. Bütün sorumluluğu yönetenlere atmak, onları çözüm bulması için zorlamamak, en basit tabirle ikiyüzlülüktür. Dünyanın değişmesini ağaçlardan mı bekliyoruz? Ya da kim değiştirecek? Kaplumbağalar mı? Çiçekler mi? Bitkiler mi?

Çözümün ne peki?

Yine sadece beni mat etmek için konuşuyorsun. Amacın çözmek değil sorunu halı altına süpürüp, eski hayatına kaldığın yerden devam etmek.

Hiç de öyle bir derdim yok.

Var. Hepimizin aslında yaşam nedeni bu. Başıma hiçbir şey gelmesin. Bir sorun olmasın. Bana dokunmasınlar da diğerlerine ne olacaksa olsun. Koca dünyayı ben mi kurtaracağım? Küçük eşyalarla, yemeklerle, kadınlarla, erkeklerle yaşamadan ve anlamadan ölüp gidiyoruz. Sence dünyaya gelme nedenimiz bu olabilir mi? Mükemmel yaratılmış bir evrenin, mükemmel yaratılmış insanlarının var olma nedeni bu olabilir mi?

Doğru diyorsun. Düşününce derinden, haklısın da. Ancak insanlar korkaktır dostum. Sen bir ateş yakarsın. İlk işine gelmeyen söndürür o ateşi. Yanında olanlar da hemen vazgeçer senden. Herkes ölecek ama en çok korktuğu şey ölüm insanların.

Bence anlamalı insanlar birbirilerini. Empati kurabilmeli birbiriyle. Kim ne çekiyor, ne tür bir yalnızlık yaşıyor, öğrenmeli.

Bu nasıl olacak ki?

Aslında sihirli bir güç olsaydı keşke elimizde.

Nasıl bir sihirli güç?

İstisnasız herkesin yer değiştireceği sihirli bir güç. Şiilerin olduğu bir yerde Sünni olsak. Amerika’da Avrupa’da siyahi. Batıda askerlik yapan doğuya gitse keşke. Bir günlüğüne bile olsa orada yaşam şartlarını kendi gözleriyle görse. Ataerkil bir toplumda kadın olsa mesela. Yemeğin altını yakmadığı için bir ton dayak yemenin nasıl bir his olduğunu anlasak. Çocuğuyla kaçıp sığındığı yerde, ölüm korkusunu, çocuğunun anasız büyümesi olasılığının nasıl bir his olduğunu anlasak…

İkisi de sustu sonra. Çöpleri toplayan çocuk gecenin karanlığında kaybolup gitti. Bir müddet sonra da iki arkadaş koltuklarda sızıp kaldılar. Geriye hiç kimsenin bilmeyeceği bu konuşmalar kaldı.

Bir Yorum Yazın

Ziyaretçi Yorumları - 0 Yorum

Henüz yorum yapılmamış.