Gölgenin ışığa olan aşkı

Yayınlama: 01.04.2024
A+
A-
Konya Büyüksehir Belediyesi Şehir Tiyatrosu,Yazar- Dramaturg

Yoktu. Yiyor, içiyordu ama yoktu. Öylesine yoktu ki, aynalarda görünmüyordu. Yenilmiş ve anlamış olarak ölümü bekliyordu. Kendi elleriyle budamıştı tutunduğu bütün dalları. Düşüyordu. Çarpmadan, hızlıca, hissetmeden düşüyordu. Öylesine düşüyordu ki, geceyi döküyordu avuç içlerinden… Yalnızlığından karanlık sızıyordu.

Günler böylece geçip gidiyordu. Ölüm sanıldığı kadar ona yakın değildi. Kader ağlarını sakince örüyordu, farkında değildi. O ise; gidenlerin ardından, şiirler yazarak tükenen bir ömür tasarlıyordu kendine.  Hep beklediğini sanmaktaydı, hiç beklemeden. Geçen zamanın beklemek olduğunu düşünüyordu. Oysa yanılıyordu. Beklemek, vazgeçmekti. Bilmiyordu henüz…

Günlerden Perşembe, yaşamdan sıradan bir gündü. Gülümseyebilmek, yaşadığını kanıtlamak için ilaçlarını aldı, yola koyuldu. Bin yıldır çalıştığı işine gitti. Aynıları tekrarlayıp, para kazanmasını sağladı. Akşam, yorgun mu değil mi bilmeden, yatağına uzandı. Hiç sebep yokken, bir düş kurdu. Onu gördü düşünde. Belki de rüyaydı? Belki de gerçekten gördü onu, kim bilir… Aynılardan bir başka gün, iş çıkışı her zaman ki kahvecisine gitti. Sert bir kahve alıp, müziğin kollarına bıraktı ruhunu. Sonra bir mucize gerçekleşti. Evet, tastamam bir mucize… Düşünde var ettiği kadın, uzak bir masanın uzak tarafında, tek başına yalnızlığıyla sohbet ediyordu. Kulaklığında çalan ezginin tınısında, seyretti onu. Fonda Fikret Kızılok, “İki parça can” çalmaktaydı. Şarkı bitti, gerçek ortaya çıktı. Yüzünü öptü rüzgâr. Ne konuşmasını biliyordu, ne de tanışmasını. Bildiği tek şey, şiir yazmaktı. O da, var olmayanlara… Bir daha onu göremeyecek olma korkusu ağır bastı. Küçük ve ürkek adımlarla, kadının yanına sürükledi, cansız bedenini. Bir tuhaflık vardı. Aynı garip bakış, kadının yüzünde de okunmaktaydı. “Bu imkânsız” dedi kadın usulca. Hiç konuşmadan yanına oturdu ve dakikalarca birbirlerine baktılar. Bu sessizlik, kadının çantasından heyecanlı bir şekilde ayna çıkarmasıyla son buldu. Hemen yüzüne baktı kadın. İçinden; “Demek ben böyle görünüyormuşum” dedi. Olan olmamıştı, biten bitmemişti. Kendisini arayan iki parça can, sonunda birbirini bulmuştu. Ortak bir acıda buluştular. Kokusunu duydular yıllar sonra aşkın. Konuşunca ay ışığında, gerçekle yüzleştiler. İkisi de vazgeçmişti. Aramayı bırakınca, onların olan onlara geri dönmüştü. El ele bütün şehri dolaştılar. Yağmur, sevinç gözyaşlarını gizliyordu. Gölge, ışığına kavuşmuştu. Artık vardı… “Var”dılar…

Bir Yorum Yazın

Ziyaretçi Yorumları - 0 Yorum

Henüz yorum yapılmamış.