Gördüklerimiz, şaşırdıklarımız !

Yayınlama: 13.08.2023
A+
A-
Profesyonel Teknik Adam Diplomasına sahip. Futbol'un kendisinde biriktirdiklerini 1991 yılında yazılı ve görsel basında sergilemeye başladı. Ulusal yaygın TV'ler de yönetici olarak görev aldı. Temsilci olarak görevini sürdürdü. Televizyon ve gazetelerde üst yönetici olarak görev yaptı. Radyo çalışmalarını başarıyla dinleyicisine ulaştırdı. Profesyonel olarak Tiyatro’nun her kademesinde görev aldı Seslendirme ve dublaj sanatçılığını başarıyla sürdürmekte. Yerel Yönetimlerde Basın Danışmanlığı, Spor Derneklerinde Genel Başkan Yardımcılığı görevlerinde bulundu.

Antalya da savaş nedeni ile kaçıp geldiği düşünülen Rus ve Ukraynalılar ile bunların dışında konut sahibi olarak vatandaşlık alanlar ülke ekonomisinin dengesini bozmaya devam ediyor. En son masumane olarak baktığımız ülkelerinden savaş nedeniyle kaçıp geldiği düşünülen araç sahiplerinin kendi vatandaşlarına gizli güzli taksicilik yaptığı ortaya çıkartıldı.

Ortaya çıkartılması gereken sadece bu değil. Bunlar kaçak emlakçılıkda yapmakta. Hatta kimi site yönetimini ele geçirip sitelerde yöneticilik faaliyetleri sürdürmekte. Daha ne kadar içimize girmesi gerekiyor bu oyun bozan, ekonomiyi bozan, sabır taşlarını yerinden oynatanlar ?

Artık Türkiyemizde yaşanan yabancı istilası nedeniyle kendi örf anane ve gelenek görenekler de yok olmaya yüz tutmaya gebe duruma geldi. Antalya’nın Konyaaltı ilçesi adeta ele geçirilmiş durumda. Artık Türk Tabelalar yok Rusça yayınlar yapılıyor. Görevine yeni atanan Antalya Valimizin hiç olmazsa bu yabancı tabelalardan arındırılması için bir çalışma başlatmasını yürekten bekleniyor.

Türkiye’nin dört bir yanında yaşanan istila ve bu istilalardan ülke insanımızın davranışlarının alt üst olduğu aşikar. Hatırlayın 1990 lı yıllarda Rus sınır kapısının açılmasıyla birlikte Bir Nataşa mevzusu almış başını gitmişti. Ne ocaklar, ne evler, ne ayrılıklar yıkılıp yok olmuştu. Bugün sadece Nataşa gelmedi ülkemize, anası, babası, dayısı, amcası akrabaları vs… Sadece Nataşa özellikle Karadeniz kıyı şehirinde yaşayan delikanlıların aklını başından almış büyük sarsıntılar yaşatmıştı. Şimdi olay daha da büyük.

Şimdi ne nataşa’dan ne Rus ne Ukraynalı ne de karşı balkona astıkları kendi ülkelerinin bayrağından çekinmiyoruz. Ancak ve malesaf Balkonlarımıza bizler bayraklarımızı asmanın en ince ve özel noktasındayız. Hala daha olaya böyle bakmaktayız millet olarak. Zafer Bayramları, Dini Bayramlar, Özel Kutmalar dışında biz bayrağımızı öyle ulu ortaya çıkartan millet deeğiliz. Onun bir anlamı ve yetkisi vardır. Fakat bu durumu görüldükçe, karşı balkon ve evlerin camlarında geldikleri ülkelerin bayraklarını sergileyenlere karşılık Bayrak Asma’nın adabı, yasasını bizlerde çiğnemeye başladık. Bizde bayrağımızı asıyor ve bu hoşgörüsüzlüğe karşı duruş gösteriyoruz. Ülkemizin misafirperverliği, hoşgörüsü, insan sevgisi bu kadar mı horlanır, bu kadar mı çiğnenir. Yinede  sağ duyumuzu elden bırakmıyoruz. Ülkemizin yönetenleri, yöneticileri, şehrimizin şehreminlerinin bir bildiği var düşüncesiyle onların davranış ve hareket tarzları beklenmektedir.

Oysa tüm bu sağ duyuya rağmen hele hele Pazar Alışverişlerinin görüldüğü alanlara denize girdikleri Bikini-Mayo ile alışverişe gelenler maalesef bu ülkenin Türkiye olduğunu unutmakta. Yine de misafirperverliğimizi adap ve davranış şeklimizi bozmuyoruz. Fakat bunun önüne geçilmesi çok da zor olmasa gerek. Nerede nasıl hareket edilmesi gerektiği küçük uygulamalar ile pekala engellenebilir. Hem kadını, hem erkeği özellikle Konyaaltı Salı Pazarında denizden çıktıkları mayo ile alışveriş yapmaktalar. YUH !

Aslında kızmıyoruz. Bunları gördükçe Ne büyük bir medeniyet ve aiyniyet sahibi ülke olduğumuzu bu ülkede yaşayan şanslı insanlar olduğumuzu gösteriyor bu davranışlar. Adap da bizde, efendilikte. Hanımlıkta bizde, kadın duruşu da. Millet olarak ülke olmanın sağ duyusu da bizde korkusuz ve cesaretli oluşumuzda. Bunlar değil savaştan kaçan, tatile gelmişler tatile … Böyle yaşamaya çalışanlar bilmelidir ki konut sahibi olup, vatandaşlık alarak bu ülkenin parçası olaması asla mümkün değildir. Ancak ve ancak bu ülkenin kuralları ve uygulamalarına göre yaşamak zorundadırlar. Bunun böyle olduğu konusunu yine büyüklerimizin, yine yasalalarımızın öngördüğü yaklaşımlar belirleyecektir.

Biz ne kadar yazarsak yazalım, ne kadar anlatırsak anlatalım bu davranış bozukluğu yapan ve insanlıktan nasibini almamış kopuk dünya insanları nerede yaşam sürdüklerini anlamamakta ısrar etmeyi sürdürecektir. Bunları gördükçe ne adamlığımızdan, ne de Türklüğümüzden vazgeçer onların ülkesine imreniriz. Artık bizim duygu ve düşüncemize göre hareket etmeyen yabancılar, yerleşmişler ve ülkemize sığınmışlara, yarım ağızla Türkçe konuşanlar hiç mi hiç ilgimizi çekmemektedirler.

Bir Yorum Yazın

Ziyaretçi Yorumları - 0 Yorum

Henüz yorum yapılmamış.