Kimsesizler mezarlığı

Yayınlama: 27.01.2024
A+
A-
Konya Büyüksehir Belediyesi Şehir Tiyatrosu,Yazar- Dramaturg

İnan diyordu süslü kadın, lüks koltuğunda oturmuş kahvesini yudumlarken. Çık dışarı yürü. Çek içine ayazı ve her şeye rağmen ıslak çal. En bilge, en yüce, en mühim sensin. Bunu sakın unutma.

Sonra koltuğundan kalktı, “bu kadarı sanırım yeterli” dedi. Kapıda bekleyen özel arabasına binip, deniz kenarındaki villasına gitti.

Onu dinleyen henüz otuzunda genç delikanlı, soluğu puslu, sisli şehrin sokaklarında aldı. Yürüdü, yürüdü, yürüdü… Islık çaldı, şarkılar söyledi. Sonra sustu. İçinden, “evet, en değerli, en mühim benim” diye geçirdi. Ne şehir ne de o, kimse inanmadı bu ucuz yalana. Nesine inanacaktı ki! Dört yıl önce mezun olmasına rağmen bir türlü iş bulamıyordu. Yüksek not almış, çok akıllıymış kimin umurunda. Ne dayısı vardı ne de ağası. Engeli maaşı ile geçinen babası dışında kimsesi yoktu. Annesini iki yıl önce kanserden kaybetmişti. Ablası evliydi ve yurt dışında yaşıyordu. Pek sık olmasa da ara sıra para gönderiyordu. Ama laf sokmayı da ihmal etmiyordu. “Otuz yaşına geldin artık çalışsan iyi edersin.” Sanki o, çalışmayı istemiyormuş gibi. İş vardı da o seçmiyordu sanki.  Bir anlamı yoktu yaşamın, seçimlerin, soruların, yanıtların. Hayat denilen şey, koca bir yalandan ibaretti. Parası olan insanların uydurdukları koca bir yalan. Ucuz dergilerin ucuz köşelerinde yazan saçma sapan yazılar geldi aklına. “Şimdiyi yaşayın. Şimdinin tadını çıkarın.” Gülümsedi, hatta bu gülümse biraz sonra kahkahaya dönüşecekti. Öyle de oldu. Cebinde otuz lira vardı ve tek düşündüğü şey, yarın ne yapacağıydı. Şimdinin canı cehenneme!

Aslında ölmek en kolay, en doğru seçimdi ama o zaman babasına kim bakacaktı? Yaşamaya, ya da yaşadığını sanmaya devam etmek zorundaydı. Gece geç saatlerde eve döndü. Babası çoktan uyumuştu. Üstüne yırtık battaniyeyi örttü. Pencere kenarına geçip son sigarasını yaktı. Derin bir nefes aldı. Gözlerini yumdu derin bir uykuya daldı. Sabah iki ceset çıktı o evden. Üçüncü sayfa haberlerinde, “soba zehirlenmesi iki can aldı” diye yazıldı.

Ertesi gün aynı kadın, başka süslü bir kıyafetle ekrana çıktı. Yine özlü sözler söyledi. “Hayat her şeye rağmen yaşamaya değer. En değerli olan sizsiniz. Kendinize bir iyilik edin ve uzaklaşın şehrin keşmekeşinden. Mesela bir sahil kasabasına gidin. Ayaklarınız denize değsin. Kahvenizi yudumlayın ve mutlu olduğunuza inanın.” Sözleriyle konuşmasını tamamladı.

Kocasının işleri dolasıyla ablası cenazeye katılamadı. İki ceset kimsesizler mezarlığına gömüldü. Olan oldu, biten bitmedi.

Bir Yorum Yazın

Ziyaretçi Yorumları - 0 Yorum

Henüz yorum yapılmamış.