Ölümün Anatomisi

Yayınlama: 24.03.2024
A+
A-
Konya Büyüksehir Belediyesi Şehir Tiyatrosu,Yazar- Dramaturg

Her yer tutulmuş, bütün kapıların önü; eş dost akraba, aynı takımı tutanlar, aynı partiye oy verenlerle dolup taşıyordu. Yan yana gelenler hep haklıydı. İstisnasız bütün doğrular onların yanındaydı. Onlar seviyordu en çok vatanını, babalarını, atalarını… Yalakalık bu zamanda ete kemiğe bürünmüş, etrafta zilleriyle dolanıp duruyordu. Bir süre sonra kimin kaybettiği belirsizleşti. Kaybeden yoktu, kazanan da yoktu. Gün doğumu ve gün batımı arasında sıkışıp kalmıştı insancıklar. İşini doğru yapanların cezalandırıldığı bir yer küreye dönüşmüştü dünya. Unutulmaya mahkûm olan insan, unutulmamanın, ölümsüzlüğün yollarını arıyordu.

Aziz Nesin’in muhteşem bir sözünde söylediği gibi; “Bir kitabın ön ve arka yüzleri gibiyiz seninle. Sonsuza kadar birlikte ama sonsuza kadar kavuşamayan.” Yan yanaydık ancak kimse kimseyi görmüyordu. Görse bile hissetmiyordu. Tek gerçek vardı, o da menfaatlerimizdi. Tümden gelmişti insan, ısrarla tüme varmaya devam ediyordu. Filmler, eğlenceler, yeni eşyalar, yeni kadınlar, yeni erkekler, yeni telefonlar, yeni olan ne varsa ona ulaşmak için koca bir ömür tüketiyordu. Tükenen sonunda o olacaktı, sadece henüz bilmiyordu. Ölümün olduğu bir yerde, ölümsüz gibi dolanıyordu etrafta insan. Eski bir Türk deyişi, bu konuyla ilgili şunu demişti bizlere, bin yıl önce. “Zamanı Tanrı yaşar. İnsanlar ölümü beklemek için yaratılmıştır.” Ölümü bekliyorduk, gırtlağımıza kadar dolan, süslü eşyalarla. Ölümü bekliyorduk, hiçbir şeyin yetmediğini düşünerek, evleri, arabaları, binaları, şatoları, büyüterek. Ölümü bekliyorduk çığlık çığlığa…  Tamamlanınca eksik kalıyordu hep bir şeyler. Eksik olan neydi peki? Bu soruyu hiç sormadan, sormayı aklımızın ucundan geçirmeden ölümü bekliyorduk. Başarmış, haklıymışız gibi sanarak.

Bir Yorum Yazın

Ziyaretçi Yorumları - 0 Yorum

Henüz yorum yapılmamış.