Orman ve Gölge

Yayınlama: 08.03.2024
A+
A-
Konya Büyüksehir Belediyesi Şehir Tiyatrosu,Yazar- Dramaturg

Odun toplardı gizli gizli. Çünkü ormanı yoktu. Dikili bir ağacı yoktu. Çok azını yakmak için harcar, kalanı da saatlerce yürüdükten sonra kasabaya getirir satardı. Üç beş kuruş kazanırsa, bulgur ve un alır yeniden yola koyulurdu. Öyle ya, ekmek bekleyen altı çocuğu vardı. Birlikten kuvvet doğar, çocuklar servetindir diye kandırmışlardı onu da. Çok olunca her şey düzelecek sanıyordu zavallı. Yoksulluğunu içselleştiriyordu sadece, an ve an… İsyan etse olmaz, etmese nasıl rahatlatacak yanan ruhunu? Nasıl soğuyacak öfkesi? Bir filozoftan daha fazla sorun soran, gariban birisiydi Osman. Karısını veremden kaybetmişti. Çocukları ve kendisinden başka kimsesi yoktu. Nice insanın bin yıldır uğraştığı hiçliğe, doğduğu gün ulaşmıştı zaten. Günlerden bir gün yine yollara koyuldu. Ayacıkları patlayıncaya kadar odun aradı dağlarda. Bir türlü olmuyordu, sanki bütün dağın ağaçları kesilmiş gibiydi. Topladıkları, ne yakmaya ne de satmaya yeterdi. Çaresiz oturdu bir kayanın yamacına, bir cigara sardı kendine. Uzun uzun baktı dağların sisine. Sigarasının dumanını, sanki dağların sisini içine çeker gibi çekti. Başka yol yoktu. Evet, başka yol yoktu. Kalktı hızlıca yerinden, koyuldu yeniden yollara. Köyüne geri döndü. Köyün yakınlarındaki, sahipli ormanlık alana girdi. Vakit gece yarısını çoktan geçmişti. Kimsecikler yokken odun kesecek, parası olduğunda da borcunu tastamam ödeyecekti. Yavaşça, kimseyi ürkütmeden başladı çalışmaya. İşini bitirdi, odunları çuvalına doldurdu. Yola koyulacakken, bir anda karşısında Ormancıyı gördü. Çuval avuçlarından kayıp gitti. Bakıştılar uzunca… Kimse konuşmuyordu. Toparlandı Osman, anlatmak istedi derdini. Derdini anlatamadan üstüne çullandı Ormancı. Yapma etme dediyse de dinletemedi. Ormancı onu jandarmaya götürmek istiyordu. Gidemezdi. O çocuklar aç susuz ne yapacaktı? Gidemezdi… Boğuşma sürüyordu. Osman kurtulup kaçmak istiyordu ama Ormancı bütün gücüyle saldırıyordu. Bir an Osman’ın eli çuvaldan dökülen odunlara gitti. Aslında sadece bayıltmak istiyordu. Ormancının başına odunla vurdu. Ormancı yere yığıldı ve düşerken kafasını büyükçe bir taşına kenarına çarptı. Ortalık kan içinde kalmıştı. Osman koşup yardım etmek istedi ama artık çok geçti. Ormancı oracıkta son nefesini vermişti. Ne yapacağını bilemez durumdaydı Osman. Kaçıp gitse, nereye gidecek? Çocuklar ne olacak? Onları da alsa, nereye gidecekler? Paraları yok, tapuları yok. Yok oğlu yok… Ormancının ceplerini karıştırdı ve adamın cebinden 250 bin lira çıktı. Bugünün parası ile 250 lira. Odunları topladı, parayı aldı ve evine geçti. En büyük oğlunu uyandırdı. Saçlarını okşadı, sarıldı öptü, öptü, öptü. Parayı ve odunları onlara bıraktı, vedalaştı. Sonra gidip Jandarmaya teslim oldu. 24 yıl ceza aldı. Babam benimle vedalaşıp gittiğinde henüz 12 yaşımdaydım. Hiç unutmadım o günü, babamın gidişini. Bana bıraktığı parayı ve odunları hep sakladım. Nereye gitsem yanımda götürdüm. Çok çalıştım, çok çabaladım ve sonunda bir ormanım oldu. Bugün babam, af sayesinde 17 yıl sonra hapishaneden çıkıyor. Artık bir ormanın var baba. Gölgesi de senin, kendisi de

Bir Yorum Yazın

Ziyaretçi Yorumları - 0 Yorum

Henüz yorum yapılmamış.