Üşeniyorum, Öyleyse Yarın

Yayınlama: 01.09.2024
A+
A-
Konya Büyüksehir Belediyesi Şehir Tiyatrosu,Yazar- Dramaturg

Aziz Nesin ustamın bir yazısında şunları diyordu bizlere: “Eskiden simyacılar vardı. Sarı herhangi bir şeyi altına çevirebileceklerini iddia ediyorlardı. Onlar bunu başardı mı bilmiyorum ama ben, gözyaşlarımı kahkahaya çevirmeyi başardım sonunda.”

Bu muhteşem yazı, başucu notum olarak hep yanı başımda, aklımın en parlak yerinde durdu. Ne zaman bunalsam, ne zaman olmuyor diye bu söylevi içselleştirsem, aklımın en parlak yerinden çıkıp yankılanıyordu bu sözler. Silkelenip kendime geliyordum hemen. Bir seçim yapmıştım. Doğru ya da yanlışlığını sorgulamak için artık çok geçti. Yazmayı seçmiştim ve yazmak zorundaydım. Eğer bilmiyorsam yeniden öğrenmek zorundaydım. Bir kez daha okumak zorundaydım bütün kitapları. İnatlaşmadan başarı gelmiyordu. Hocalarım hep aynı şeyleri tekrarlayıp duruyorlardı derslerde. “İyi fikir diye bir şey yoktur. Bu sadece beceremeyenlerin, vicdanlarını rahatlatmak için kullandıkları bir manifestodur. İyi fikir yoktur yalnızca çalışmak vardır. Emeksiz cennet olmayacağına göre emeksiz iyi yazı da yoktur.”

Bu düşünce biçimini salt yazmak üzerine kurmak zorunda da değiliz. Neyi başarmak istiyorsak, hepsinin ana fikri budur. Çalışmak! Mücadele etmek!

Bahaneler uydurmak, genelde sanatçı hastalığıdır. Özelikle de yazarlık rahatsızlığı bana göre. Bugün değil yarın yazarım. Fikir oluşunca yazarım. Çocuklar uyuyunca yazarım. Hanım, annesine gidince yazarım. Hanım gelsin, o zaman yazarım. Gece yazarım, olmadı sabah yazarım. Bir ara yazarım. Yazarım. Daha vakit var, elbet yazarım. Bu bahaneleri sonsuza kadar çoğaltabilirim. Zira bahane bulmak yazmaktan daha kolaydır. Ve insan kolayı sever. Kolayı seçer. Hele ki bu yüzyılda kolaycılık, bir yaşam biçimi haline gelmiştir. Tabi ki bunda, etrafta, hiçbir şey yapmadan kepçelerce para kazanan insanların payı büyüktür. Kimse zoru örnek almaz. En kolayıdır, hep güzel olan. Günümüz medyasında birbirinin kopyası olan dizilerin temelinde yatan neden de budur. Kolaycılık. Herkes sürünün arkasında gitmek ister. Orada kendini güvende hisseder. Güvende olmak başarmaktan daha konforludur. Başarmak için mücadele etmek gerekir zira. Ve bu uğurda bir şeyler kaybetmek de vardır. Kaybetmek fikri insanın işine gelmez. Ölümün olduğu bir evrende böylesi bir korkaklığı anlamadan göçüp gideceğim sanırım. Korkak insanların özelliği ise şudur. Bir araya geldiklerinde mutlaka bir şekilde kendi krallarını yaratırlar. Ve krallar var oldukça da yaşama şansları olmaz. Nefes alırlar, yerler içerler, o kadar. Diyeceksiniz ki nereden nereye geldin? Ne alakası var tüm bunların yazmakla? Hemen açıklayayım. Her şey önce yazmaya niyetle, sonra da o niyeti kâğıda dökmekle başlar. Sözler boşlukta asılı kalır, dağılır. Ama yazılanlar, sonsuza kadar tastamam durur. Eskimez ve yok olmaz.

Bir Yorum Yazın

Ziyaretçi Yorumları - 0 Yorum

Henüz yorum yapılmamış.